Bir gazeteci açısından en zor yazılar ya kendisiyle ilgili olanıdır ya da patronuyla!
İnsanın kendisi hakkında konuşması zordur. Çünkü kendinizin hakkını kendiniz verecek olsanız yanlış anlaşılabilirsiniz. Etrafınızdan "Bu da amma övdü kendini" babında serzenişler duyabilirsiniz.
Yazımızın daha henüz başındayız ve buraya kadar yazdıklarımızdan sonra sözü nereye getireceğimizi tahmin edenleriniz olacaktır. Ancak bizim derdimiz nerede bir güzel hareket görürsek onu insanların nazarına sunup daha başka güzel işlerin yapılmasına vesile olmaktır, başka da bir şey değildir.
KANAL 26'NIN 32 YIL SONRA EL DEĞİŞTİRMESİ BASİT BİR OLAY DEĞİLDİR
Eskişehir'de güzel işler yapan birçok hemşehrimiz var. Bazıları kamuoyunda biliniyor, bazıları bilinmiyor, hatta bazıları belki eksik, belki yanlış biliniyor. O yüzden bir yaşanmışlık hakkında bir kanaate sahip olmadan önce onu bir güzel dinlemek, anlamak lazım geliyor. Başkalarından dinlemek elbette güzeldir ama başkaları da bizim hakkımızda her şeyi bilemez ki, dışarıdan bilinen hangi şeyimiz ne kadar doğru, anlayamaz ki!
Eskişehir'in 32 yıllık bir televizyon kanalı var; Kanal 26. Mayıs ayının sonunda el değiştirdi. Rahmetli İlhan Yalçın, Yaşar Abacı ve Murat Abacı kanalı bu kadar yıldır sırtlarında taşıdılar, yükünü omuzladılar. Şehrin iki kanalından biri yaptılar ve şehir halkının sesi soluğu oldular.
KANAL 26'YI BAŞKALARI DA ALABİLİR AMA HERKES TAŞIYAMAZ!
Kanal 26'yı iş adamı Gökhan Yıldırım aldı. Şahsen kendisini ben biraz geç tanıdım. Ancak tanıdığım süre içerisinde hepimiz gayret gösterirken neden bazılarımız başarılı, bazılarımız çok başarılı oluyor da bazılarımız başarısız oluyoruzun cevabını da bulmuş oldum kendimce!
Gökhan Yıldırım'ın Kanal 26'yı alması değildir önemli olan; yeteri kadar parası olan bir başka Eskişehirli de alabilirdi ve yayın hayatını devam ettirebilirdi. Gökhan Yıldırım, bir televizyon kanalı aldı ve o kanalla şehrine, ülkesine daha çok hizmet edebileceğini gördü. Belki yıllardır kafasında böyle bir hayal kurdu ve bugün artık o hayalini gerçekleştirmeye çok yakın!
Evet, kendisi siyasetin de içinde yer aldı ticaretin de. Gidip baktığınızda her iki alanda da başarılı olmuş; daha güzeli hep kendinden vermiş, başkalarından karşılık hiçbir şey almamış, talep etmemiş.
Peki Gökhan Yıldırım nasıl oldu da şehrin en büyük markalarından birinin sahibi oldu? Neden böyle bir yola girdi?
BÖYLE BİR ORTAMDA ÖYLE BİR YATIRIM GERÇEKTEN ÇOK ANLAMLI
Benim diyelim ki param olsa böyle bir işe girer miydim? Sanmıyorum. Ben dünyayı gezmeyi tercih ederdim. Hatta belki medya almamı isteyen dostlarıma 'Hadi oradan!' diye sitem de ederdim. Çünkü insanın elindeki sermayeyi, hele faizden yüzde 50-60 arasında rakamların kazanıldığı bir dönemde bir televizyon kanalını almaya, dahası kanalı aldıktan sonra ona bir ton yatırım yapmaya harcaması, bazılarını tuhaf gelebilir.
Ben Eskişehir'de gerçekten çok değerli iş adamları tanıdım. Birkaçının ismini sayarım ancak sayamadıklarıma ayıp olur. Bu yüzden isimlerini saymayacağım. Gökhan Yıldırım'ı ise biraz geç tanıdım ama yeteri kadar iyi tanıdım.
Bir kere mütevazı ve vefalı. Sizin paranıza değil dostluğunuza, vefanıza daha fazla kıymet verir. Kendi işini gücünü bırakır gider bir başkasının derdini çözmek için uğraşır. Kendi işleriyle alakalı sıkıntıları yaşarken çok fazla dertlenmez ve strese girmez ama bir başkasının işini çözemediği zaman strese girer, üzülür.
PANDEMİNİN GETİRDİĞİ SIKINTILARI KISA SÜREDE FIRSATA DÖNÜŞTÜRDÜ
Biliyorsunuz ülkemiz 2020 yılı Mart ayının 11'inden itibaren, tüm dünyada olduğu gibi pandemi süreci ile karşı karşıya kaldı. Bir süre sonra ülkelere giriş çıkışlar durduruldu ya da çok zorlaştırıldı. Pandemiye neden olan virüsün kaynağı Çin olduğu için özellikle Çin ile iş yapanlar büyük sıkıntı yaşadılar. Tedarik zincirlerinde büyük aksaklıklar yaşanmaya başladığından kimi noktalarda ticaret de durma noktasına geldi.
Gökhan Yıldırım, bujiteri mağazalarına ürünleri Çin'den ithal ediyordu. Pandemi döneminde ithalat zorlaşınca kendisi gördüğüm kadarıyla iki şey yaptı:
Birincisi, sokağa çıkma yasakları nedeniyle mağazalarda satışlar çok düşünce hemen kargo şirketleri kanalı ile anlaştı, satış platformları aracılığı ile aldığı siparişleri ülkenin her yanından insanlarımıza o kanalla ulaştırmaya başladı. İlk günlerde 150-200 adet sipariş ile başladılar ama azimli ve aklı başında bir organizasyon sayesinde, yanlış hatırlamıyorsam, günde 2 bin siparişe kadar çıkardılar kısa sürede. Böylece mağazaya gelemeyen insanların evlerine ulaşıldı. Yıldırım'ı burada başarıya ulaştıran motivasyon; bir şeyde başarıya ulaşmak istiyorsan bir yol bulursun, o yolu bulamazsan başka bir yolu bulursun. Başarılı olmak için mutlaka bir yol vardır!
Yıldırım'ın pandemi döneminde yaptığı çok daha önemli bir şey daha vardı. Çin'den ithal etmekte büyük zorluklar yaşanıyordu. En az bir konteyner sipariş vermek gerekiyordu mesela. Buna benzer zorluklar çıkmaya başlamıştı. Zorlukların ortaya çıkaracağı sıkıntıları önceden sezdiği için hemen alternatifini buldu; Gazi Yakup Satar Caddesi üzerinde bir imalathane açtı. Orada, mağazalarında sattığı ürünleri üretmeye başladı. Hatta oradan evlere iş vermeye başladı. Birçok Eskişehirli kadın bu sayede önemli kazançlar sağladılar, ekonomik olarak kimi sıkıntılarından kurtuldular. Sonrasında İstanbul'da imalathaneler açıldı ve Sosyete GKHN mağazalarında satılan ürünler ülkemizde üretilmeye başlandı. Evet, pandeminin getirdiği sıkıntılar vardı ama Gökhan Yıldırım o sıkıntıları iyi kullanarak fırsata dönüştürmeyi başardı!
ESAS ÖNEMLİ OLAN KANAL 26'YI GÖTÜRMEK İSTEDİĞİN YER
Bir insanın belli bir süre yakınında bulunursanız onun iş yapma tarzını da öğreniyorsunuz. Nasıl iş yaptığını biliyor olmanız o işi onun gibi yapabileceğiniz anlamına gelmiyor. Evet, garip bir sır gibi. Kendisi bu durumu özetle "Allah'ın takdiri, lütfu" gibi açıklıyor. "Allah bu şekilde başarılı olmayı bana nasip etti" diyor. Belki de işin en önemli yanı budur. Zira, bu bakış açısı, Yıldırım'ın Kanal 26 gibi bir değeri satın alması ile çok daha anlamlı hale geliyor. Zira bir şehirde iki televizyon kanalından birine sahip olmak demek o şehirde kamuoyu gücünün önemli bir bölümüne sahip olmak ve kamuoyu oluşturmak için de fırsat elde etmiş olmak demek. Bu şüphesiz önemli. Ancak bundan daha önemli olan bir şey daha var; O da Yıldırım'ın Kanal 26'yı götürmek istediği yer!
Bakın Yıldırım, Kanal 26'yı aldığını duyurduğunda takvimler 28 Mayıs 2024'ü gösteriyordu. Üzerinden bir ay kadar geçince Kanal 26 HD (Yüksek çözünürlük) yayına geçti. Bunun için teknik ekipmanlar değiştirildi önce, sonra RTÜK'e yüklü bir bedel ödendi. Ve 1 Temmuz 2024 Pazartesi günü, yani geçen hafta bugün, Kanal 26 HD yayını ile başta Eskişehirliler olmak üzere, deyim yerindeyse, dünyanın karşısına çıktı.
Elbette Kanal 26'da olup biten sadece yayınların kalite standartlarını yükseltmekle bitmedi. Buradan ayrıntısı vermeyeceğim çok daha kapsamlı çalışmalar yapılıyor. Evet bir yandan televizyon kanalı farklı ve daha ferah bir yere taşınacak, bunun hazırlığı yapılıyor. Bir yandan da çeşitlilik artırılıyor, ulaşılabilirlik geliştiriliyor. Kanalın yayınlarını daha çok insana duyurmak ve çok daha izlenilebilir bir mecra olması için sistemli çalışmalar yapılıyor.
KANAL SAHİBİ OLMAK İÇİN DEĞİL O KANALI EN İYİ YAPMAK İÇİN!
Tüm bunlar bize Yıldırım'ın Kanal 26'yı bir televizyon kanalı sahibi olmak için almadığını, bir televizyon kanalını en iyi yapmak için aldığını gösteriyor. O kanalla başta şehrine, sonra ülkesine, şehir halkına ve ülke insanlarına hizmet etmek için aldığını gösteriyor.
Bir markayı ya da bir kurumu geliştirmek basit bir iş değildir. Yeni baştan kursanız belki işiniz daha kolaydır. Ancak Yıldırım hem Kanal 26 gibi bir markayı sürdürüyor hem de onu çok daha geliştiriyor, çok daha değerli hale getiriyor. Bunun için de maddi-manevi hiçbir fedakarlıktan kaçınmıyor. Tüm bunları yaparken de kimseye eyvallah etmiyor!
Hiç şüphesiz Yıldırım da medya sektörünün, hele hele televizyonculuğun, daha önce yaptığı hiçbir işe benzemediğini gördü, görüyor. Bu yüzden işin uzmanları ile çalışıyor, bu sektörde tecrübeli olanlarla istişareler ediyor. Ve en ilginci de önceliği kazanmaya değil başta Eskişehirliler olmak üzere insanlarımızın hak ettiği kalitede ve içerikte bir televizyon kanalı oluşturmaya vermiş olması. "Herhalde" diyorum bu yüzden ben de "insanın niyeti iyi olunca eninde sonunda kazanıyor!"
Elbette her şey niyetinize göre iyi ya da kötü gidiyor değil. Çünkü hangi işi yaparsanız yapın aklınızı kullanacaksanız, yaş tahtaya basmayacaksınız. Üstesinden gelemeyeceğinizi düşündüğünüz bir işin altına girmeyecekseniz.
Gökhan Yıldırım da çok iyi bir ticari zeka var, çok iyi bir iletişim var ve en önemlisi özgüven var. Aklından "Ben bu işi beceremezsem ya" gibi bir düşünce muhtemelen hiçbir zaman geçmiyor. Başaracağına, altından kalkacağına, üstesinden geleceğine öyle bir inanıyor ki, bunun için öyle bir gayret ediyor ki işte o inanç ve o gayret başarıyı getiriyor. Bir işte başarılı olmak için yapılması gereken her şeyi eksiksiz yaptığı için başarılı oluyor.
Bu yüzden Kanal 26'yı da çok da uzak olmayan bir zaman dilimi içinde hayal ettiği yere taşıyacağından kimsenin şüphesi olmasın.
Belli ki ana-babasının hayır duasını almış ve belli ki çıktığı yolda önü açılmış.
Allah yolunu daha da açsın!