Trenle, Ankara’dan Eskişehir’e seyahat ederken, annesinin kucağında on, on iki aylık olabileceğini tahmin ettiğim bir çocuk, cep telefonunda, sayfalar arasında hızlı hızlı turluyordu. Parmakları telefonunu üzerinde o kadar hızlı hareket ediyordu ki dikkatimi ondan alamıyordum. Gelen çağrıyla birlikte, annesi çocuğun elindeki telefonu hızlıca alıp konuşmaya başladı. Çocuk başını arkaya atıp, annesine sertçe baktı, ardından dudaklarını büzüştürüp ağlamaya başladı. Annesi umarsız bir şekilde konuşmasını tamamlayıp, telefonu yeniden çocuğa uzattı. Bu süreç miniğin göz kapakları kapanana kadar devam etti. Eskiden çocuklar ellerinden oyuncakları alındığı zaman ağlarlardı, Şimdiki çocuklar cep telefonları ellerinden alındığında ağlamaya başlıyorlar.
Bu çağın çocukları, kendilerinden önceki nesillerden daha erken yaşlarda teknolojiyle etkileşime giriyor. İleride bilgiye erişme gücü açısından diğer kuşaklara göre daha şanslı olacak olan bu kuşak, sahip oldukları ve hayatlarına dâhil ettikleri tüm teknolojileri kişiselleştirebilme becerisine de sahip olacak. Diğer nesillere göre daha az konuşacaklar, etraflarındaki diğer bireylerle sohbetleri oldukça kısıtlı olacak ve gerekmedikçe kimseyle fiziksel temaslarda bulunmayacaklar. Onların yaşamında sanal dünya ve robotlar olacak şöyle ki: Bu kuşak anne ve babaların harcama davranışlarını değiştirecek, anne babalar her çocuk için teknolojiye ciddi paralar harcayacaklar. Sanal gerçeklik bu çocukların merkezlerinde olacak. Alış verişlerini çevrimiçi yapacaklar. Böylece daha az insanla etkileşime girecekler. Yapay zekânın ürettiği teknolojilerle daha çok zaman geçirecekler hatta robot arkadaşları olacak. Tabi bu sıraladıklarımız kendilerine gelecek tasarımcısı diyenlerin kestirimlerine dayanıyor. Her ne kadar kestirimde olsa, teknolojinin baş döndürücü hızına bakacak olursak bunların hepsinin gerçekleşmesi olası.
Şehrin sokaklarını, kafeleri, toplu taşım araçlarını ortak paylaştığımız, adına Z kuşağı denilen nesil ise, geçmişteki kestirimleri daha da ileri taşıdı. Yine tramvayda yaşadığım bir olayı sizinle paylaşmak istiyorum. Tramvay Vişnelik durağına geldiğinde, kapıya yakın olanlar tramvaydan inerek, inen yolculara yol verdiler. Genç bir kız (tahminen üniversite öğrencisi) grupla birlikte inenlere yol vermek için dışarıya çıktı, gözü sürekli cep telefonundaydı ve bir şeyler yazıyordu. Ardından tramvayın kapıları kapandı. Genç kız cep telefonuna o kadar dalmıştı ki, kapıların kapandığını fark edemeyip, zorunlu iniş yapmış oldu, tren hareket ettiğinde ellerini iki yana açarak seslenmeye çalışması da sorununa çözüm olmadı. Onun cep telefonuna olan bağımlılığı, onun algı ve dikkatini dağıtmış yanlış durakta inmesine neden olmuştu.
Teknolojinin yaygın kullanımı hayatın her alanında olduğu gibi çocuk aile ilişkilerinin boyutunu da değiştirdi. İçinde yaşadığımız çağın dijital araçlara duyduğu yoğun ilgi ve gerçek dünyaya karşı yaşadığı umarsızlık; çocuk, aile ilişkilerinde bazı sorunları da beraberinde getirdi. Bu bağlamda en büyük sorumluluk biz ebeveynlere düşmektedir. Bazen çocuklarımızdan gelen sorulara hazırlıksız yakalanıyor ve tökezliyoruz. Eskiden öğrendiğimiz geleneksel yollar işe yaramıyor. Çünkü yaşam ve çocuklarımız sürekli gelişiyor ve değişiyor. Eğer değişen ve gelişen bu çağda çocuklarımızla birlikte yol almak istiyorsak, biz de değişmenin ve gelişmenin yollarını aramalıyız. Öğrenmenin bu kadar kolaylaştığı bir çağda bizde ebeveynlik yetkinliklerimizi arttırabilir bunları öğrenebiliriz.
Çocuklarımızı, gelişme ve değişmelerden, sosyal medyadan uzak tutmamız mümkün değil, hatta uzak tutulmamaları gerektiğine de inananlardanım. Bununla birlikte çocuklarımızın dijital bir ortamda büyüdükleri günümüz dünyasında, dijital dünyayı saran yenilikleri sosyal medyayı kullanmaları ve nasıl kullanmaları gerektiğini öğrenmeye ihtiyaçları olduğu su götürmez bir gerçek. Ebeveyn ve öğretmenlerimize bu becerileri öğretmede önemli görevler düşmektedir. Yeni eğilim teknoloji odaklı medyayı kullanarak etkin bir şekilde öğrenmeye doğru yol alırken, çocuklarımızı dijital dünyadan uzak tutmamızın onlara güneşi göstermemek gibi bir şey olacağı bilinmekle birlikte, onlarda medyanın nasıl kullanılması gerektiği konusunda özdenetim ve öz bilinç oluşturulabileceğini düşünmekteyim.
Sevgiyle kalın.
eskisehirilkhaber.com