Erken seçim teranesi

Siyasal olgunluk düzeyine ulaşamamamız yüzünden ve siyasal kültür düzeyimizin düşüklüğü nedenleriyle ülkemizdeki seçimler özellikle 1980 yılından sonra normal süresini beklemeden hep erken genel seçim şeklinde gerçekleşti. 5 yılda bir yapılması gereken seçimler, ortalama 1 buçuk yıl arayla yenilenmekteydi. Yenilenen seçimlerde tek başına hükümet kurabilecek kadar oy alınamayınca, Türkiye, koalisyon hükümetlerine mahkûm ediliyordu. Koalisyon hükümetlerine dahil olan partiler kendi partililerini memnun edebilmek için bakanlık kavgasına tutuşuyor, o 'bakanlık senin bu genel müdürlük benim' şeklinde öncelikle siyasi heybelerini doldurmaya çalışıyorlardı. Bakanlıklar paylaşılıp hükümet kurulduktan sonra ise herkes bir yandan çekiştiriyor, neredeyse hiçbir konuda millet yararına bir sonuca varılamıyordu. Kaş yapalım derken göz çıkarılıyordu. Yeni atanan bakanlar, daha hayırlı olsun kabullerini tamamlayamadan, çalışacağı kadrolarını bile belirleyemeden, yeniden bir erken seçim havası esiyordu. Süresini beklemeden yapılan erken seçimlerde oluşan hükümetlerin, bırakın ortaya bir icraat koymayı, daha sorunları analiz edemeden, tespitlerde bulunup ortaya çözüm önerileri koyamadan siyasi ömürleri sonlanmaktaydı. Makam, mevki, koltuk uğruna her gün bir partiden diğer partiye transfer olanlar, Güneş Motel vakaları gibi siyasi ahlaka asla uymayacak birçok olaya milletimiz şahitlik etti. Sonrası ise ekonomik krizler, yoksulluk, yüksek faiz, yüksek enflasyon, kur dalgalanmaları, bankacılık krizleri, siyasi kaoslar ve çözüm üretilemeyen bitmek bilmeyen sorunlar…

2002 öncesi Türkiye, tam da böyle bir durumdaydı...

Erken seçimlerin hiçbir derdine çözüm üretemediği, durumdan en çok zarar gören ve artık dayanacak gücü kalmayan seçmen, 2002 yılında yapılan seçimlerde duruma el koydu. 17 partiyi baraj altında bırakarak, erken seçimle yetki alıp ancak hiçbir çözüm ortaya koyamayan, kendisini kandırdığını düşündüğü siyasi partilere karşı hem iyi bir tepki gösterdi hem de AK Parti'ye tek başına yetki vererek kötü gidişata "dur" dedi.

NEREDEN NEREYE...

Bu neticeyle Türkiye’de yeni bir dönem başladı. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın Genel Başkanlığında Erdemliler Hareketi olarak yola çıkan AK Parti, milletin partisi oldu. Milletine hiçbir zaman tepeden bakmadı. Milletinin neye ihtiyacı varsa hepsini bir bir verdi. Tüm sorunlarını tek tek çözdü. Göreve geldiğinde kasasında memurunun ve emeklisinin maaşını ödeyecek kadar bile parası bulunmayan, enkaz halindeki bir Türkiye’yi devralan AK Parti, ülkeyi adeta şahlandırdı. Başarıdan başarıya koşturdu. Bölgesinin en güçlü devleti yaptı. Operasyon yiyen değil, operasyon yapan bir ülkeye dönüştürdü. Mühimmat dahi üretemezken kendi İHA larımızı, SİHA larımızı, Milli Savaş Uçaklarımızı üretir hale getirdi. Hastane masraflarını karşılayacak parası olmayanların hastalarını ya da cenazelerini rehin alan veyahut borç senediyle şartlı salıveren hastanelerden, hiçbir ücret almadan dünyada eşi benzeri görülmemiş konforda ücretsiz sağlık hizmeti veren bir sağlık yapısına kavuşturdu.

2002'den bu yana 20 yıldır tek başına iktidarında yaptığı icraatlar kitaplara, hatta ansiklopedilere sığmayan AK Parti'nin hizmetlerini buraya sığdırıp hepsini tek tek anlatmam elbette mümkün değil.

AK Parti, milletine her ne söz verdiyse hepsini tuttu. Yapılması gerekenlerin hepsini yaptı. Hal böyle olunca da, millet de, AK Parti’yi sevdi; inandı, kucakladı. AK Parti ve millet bütünleşti. "Bu sevda bitmez" dercesine milletin gönlünde taht kurdu. Yüzde 50'yi geçen oy oranlarına ulaşarak toplumda her iki kişiden bir tanesinin oyunu almayı başardı. 20 yılda yapılan 6 genel seçim, 4 yerel seçim, 3 referandum ve 2 Cumhurbaşkanlığı seçimi olmak üzere toplam 15 seçimin hepsinden 1'inci parti olarak çıktı.

Daha önce Türk siyasi tarihinde görülmemiş bu başarıyı hep beraber yaşıyoruz, yaşamaya devam ediyoruz. Daha çok uzunca bir süredir de yaşamaya devam edeceğiz.

Bu durum siyasi başarı değilse nedir? Siyasi istikrar değilse nedir? Demokrasiye verilen değer ve demokrasinin gereklerini yerine getirmek değilse nedir ?

Peki, bu başarının sırrı nedir? İşte bu başarının sırrı, güçlü lider, tek başına iktidar ve hizmet ortaya koyabilecek kadar yeteri süreye sahip olabilmektir. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki AK Parti, bu bileşenleri bir arada toplayabildiği için başarılı bir yönetim sergileyebilmiştir.

128 MİLYAR DOLAR YALANI

Bu memlekette dikili ağacı bulunmayan CHP başta olmak üzere Millet İttifakının üyeleri, aynı ajanstan çıktığı belli olan söylemlerle kendi siyasi ve ekonomik ikballeri için topluca erken seçim istemekteler. FETÖ başta olmak üzere bilumum terör ve suç örgütleri ile irtibat halinde olduğunu bildiğimiz Millet ittifakının üyeleri, yakın geçmişte gerçeklerle ilgisi olmayan '128 milyar dolar nerede' yalanını uydurdular.Tutmadı. Hiçbir basın mensubu hüviyeti olmayan, eline mikrofon tutuşturdukları adamlarını sahalara çıkarıp, kendi partilileri ile kurgulanmış röportajlar yaptırıp sosyal medyadan yayınladılar. İP Genel Başkanı'nın Hatay’ın Kırıkhan ilçesinde ziyaret ettiği esnafın beklenilen olumsuz cevapları vermemesi, bilakis "işlerimiz iyi" demesi üzerine, CHP Gençlik Kolları Üyesi bir şahsı tezgahın arka yüzüne geçirip dükkan sahibiymişcesine konuşturmaya çalıştılar. Aynı Genel Başkan, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ı Netanyahu’ya benzetip bebek katili olmakla suçladı. Yetmedi, provakosyon çıkarmak içinde ertesi gün Cumhurbaşkanımızın memleketi Rize’ye giderek korumalarını bölge halkı ile karşı karşıya getirdi. Eline verilen senaryoda kendisine biçilen rolün gereği olarak olaylar çıkartılmasına çanak tuttu.

Ardından organize bir suç örgütü elebaşısının ipine sarılıp aslı astarı olmayan iftiralarla İçişleri Bakanımız Sayın Süleyman Soylu’yu yıpratmaya çalıştılar. Hedef, hükümet kanadında bir delik açmak, zayıflatmak ve erken seçime sürüklemekti.O da tutmadı.

Erken seçime götürebilmek adına önceki yıllarda uygulamaya sokulan Danıştay saldırısı, 367 garabeti, E-Muhtıra, kapatma davası, MİT baskını, Geziparkı Olayları, 17-25 Aralık mizansenleri, MİT Tırları, 15 Temmuz Darbe Kalkışması gibi demokrasimizi ve millet irademizi yok saymaya yönelik haince girişimleri de unutmadık, unutmayacağız.

TÜRKİYE'DE MUHALEFET PARTİSİ YOK

Ülkemizin yönetim sorunu yoktur. Dünya piyasalarındaki daralma, komşu ülkelerimizde yıllardır devam eden iç savaş, enerji ve savunma alanındaki büyük yatırımlarımız ve en önemlisi de pandemi sebebiyle aksamalar olabilmektedir. Gayet doğaldır. Türkiye'nin en önemli güncel sorunlarından birisi ise hakkını vererek muhalefet görevini yürütecek muhalefet partilerinin olmamasıdır.

20 yıldır sırtları minderden kalkmayanların, girdikleri her seçimde mağlup olup yenilmeye doyamayanların, 10 seçim kaybetmiş olmasına rağmen oturdukları koltuklarına yapışanların, yerli milli olan ne kadar proje varsa hepsini eleştirenlerin, ne kadar Türkiye düşmanı varsa hepsiyle bir şekilde ilişkili olanların, seçilmeleri halinde ittifak ortakları PKK'nın siyasi uzantılarına bakanlık vereceklerini açık açık ifade edenlerin erken seçim talepleri çok ama çok manidardır.

Seçim maliyetli ve zor iştir. Yorucudur. Ekonomik ve sosyal yönden toplumun her kesimini yavaşlatan, yerine göre kilitleyip durdurabilen bir süreçtir. Herkesin canının istediği zaman olamayacak kadar da zamanlaması önemlidir.

AFYON'DA AK PARTİ ZAFER KAZANDI

Erken seçim talebinde bulunanlara naçizane tavsiyem, kendi siyasi ikballerini değil milleti düşünmeleridir. Daha 2 yıl önce, 5 yıllığına yapılmış olan seçim sonuçlarına saygı duymalıdırlar. 20 yıldır yenemedikleri, mayası milletçe karılmış AK Parti iktidarını yenip yenemeyeceklerini tekrar gözden geçirmelidirler. Zira geçen hafta Afyonkarahisar'ın Güney beldesinde yapılan seçimde, AK Parti adayı yüzde 63 ile seçimi kazanmıştır.

eskisehirilkhaber.com