Değerli okurlar merhaba, bugünkü yazımda devletin oluşması ve hukukun temeli hakkında önemli bir kuram olan “toplumsal sözleşme kuramını” veya bir diğer adıyla genel irade kuramını inceleyeceğiz.
Toplumsal sözleşme kavramı temelde, yeni bir toplum arayışını içermektedir. İnsanoğlunun doğal yaşamdan toplumsal yaşamaya geçiş sürecinde toplum içindeki düzensizliğe karşı, insanların arasında uyulması zorunlu kurallar belirleyerek, bu kurallara dayalı olarak uzlaşmacı ve uyumlu bir hayat sürme ihtiyacı sonunda ortaya çıktığı savunulmaktadır. Bu kurallar insanlar tarafından konulur ve bir otorite bu kuralların uygulanmasını sağlar. Belirlenen bu kurallar toplumsal sözleşmeye dayanır ve bu kapsamda bir araya gelen insanlar sahip oldukları hakları rızaya dayalı bir anlaşma ile devlete bırakırlar. Toplumsal sözleşme kuramının ortaya çıkmasında önemli yere sahip üç ünlü filozof vardır. Bu kuram, Thomas Hobbes, John Locke ve Jean-Jacques Rousseau gibi düşünürlerin eserlerinde derinlemesine incelenmiştir. Kısaca ve özet olarak bahsedecek olursak:
İlk olarak, Thomas Hobbes, insan doğasını vahşi ve acımasız olarak tanımlar. Ona göre, insanlar doğal olarak savaşçıdır ve kaosu engellemek için otoriter bir yönetim biçimine ihtiyaç duyarlar. Hatta meşhur “insan insanın kurdu” tanımı de Hobbes tarafından bu vahşi döneme atıfta bulunmak için söylenmiştir. Hobbes'a göre, toplumun üyeleri egemen bir güce tabi olmalı ve bu güç tarafından kontrol edilmelidir. Bu güç ise devlettir. Hobbes toplumsal düzenin bu şekilde sağlandığını savunur.
İkinci önemli filozof ise John Locke’dır. John Locke, insanların doğal olarak özgür ve eşit olduğunu savunur. Ona göre, insanlar doğal haklara sahiptir ve bu haklar devlet tarafından korunmalıdır. Locke'a göre, hükümetin meşruiyeti, halkın rızasıyla kurulur ve bu rıza sosyal bir sözleşmeyle ifade edilir. Locke'un görüşüne göre, hukukun temeli, bireylerin haklarına saygı duyan bir toplumsal sözleşmedir.
Son düşünür ise “Toplumsal Sözleşme” isminde bir eseri de bulunan Jean-Jacques Rousseau’dur. Jean-Jacques Rousseau, toplumsal sözleşmeyi daha da ileri götürür ve genel irade kavramını ortaya atar. Ona göre, genel irade, toplumun üyelerinin ortak çıkarlarını temsil eder ve herkesin en yüksek menfaatini gözetir. Rousseau'ya göre, hukukun temeli, bu genel iradeyi ifade eden bir toplumsal sözleşmedir ve her birey bu sözleşmeye katkıda bulunur.
Sonuç olarak, Hobbes'un otoriter yaklaşımı, Locke'un bireysel haklara vurgusu ve Rousseau'nun genel irade teorisi, devletin ortaya çıkması ve hukukun temelini oluşturan genel irade ve toplumsal sözleşme kuramının farklı yönlerini temsil eder. Bu kuram, insanların toplumsal düzeni ve adaleti sağlamak için nasıl bir araya geldiğini ve devlet ile hükümetin meşruiyetini nasıl sağladığını anlamamıza yardımcı olur.