Sizi bilmem ama benim küçüklüğümde evimize misafir geldiğinde, biz çocuklar odanın hemen girişinde, kapı önünde otururduk. Üst köşe hep misafirlerin ve büyüklerimizindi. Onlar konuşur biz dinlerdik. Küçücük aklımızla sorular sormak isterdik. Ancak zihin barkotlarımıza şu yazılım yüklenmişti: Çocuklar büyüklerinin sözünü kesmez, dinler; su küçüğün söz büyüğündür.
Bizde onlardan daha mı iyi bileceğiz deyip, susardık. Yalnızca kırda bayırda ve arkadaşlarımızla oyunlar oynarken, özgür olduğumuzu hissederdik. Uçurtmalarımızı özgürce uçururduk gökyüzüne, masallar anlatırdık bir birimize, birazını da uydururduk hani. O günlerde bilmezdik uydurulan her masal bizim düşüncelerimizi tetikliyormuş meğer. Örneğin ben kırmızı başlıklı kızın hep kahramanı olurdum, öykü benimle biterdi.
Sonra okul çağı başladı, sıraya dizdiler bizi. Okul müdürü olduğunu sonradan öğrendiğim uzun boylu, siyah takım elbiseli kişi ilk dersini şöyle verdi. Okulda kurallara uyacaksınız, öğretmeniniz ne derse aynısını yapacaksınız, siz her şeyi bizden öğreneceksiniz. Okulun bizim evden pek de farkı yoktu diye iç geçirdim; hatta belki evde daha da özgürdük. Bir problemi çözerken bile öğretmenin verdiği formülden hareket ettik. Aklımıza ilginç fikirler gelse bile sustuk; Çünkü bize susun dinleyin denmişti. Şimdi çocuklarımıza yüklüyoruz aynı mirası. Böyle bir yapıda akıl özgürleşemez, özgür olmayan akıl ise üretemez.
Çoğumuz, çocuğunuz okula başladığında içten içe şu soruları sorarız: “Acaba çocuğum okulda başarılı olabilecek mi, öğretmen ondaki yetenekleri fark edebilecek mi, arkadaşları ile iletişim kurabilecek mi, öğretmene gidip çocuğunun özelliklerini anlatmalı mıyım?” Ebeveyn olmak, belki de hayatın en büyük ve en önemli zorluklarından biridir. Çok yorucu ve can sıkıcı bir süreçtir bu.
Bir yakınımıza kısa bir süreliğine arabamızı ödünç verdiğimizi düşünelim aklımızdan, arabamı verdim ama ya trafik kurallarına uymazsa, kazaya karışırsa türünden düşünceler geçirir, tedirgin olmaya başlarız değil mi? Peki, bizler en değerlimizi, yani çocuğumuzu okula öğretmenlere teslim ettiğimizde de akıllarımıza aynı düşünceler gelir mi? Hayır dediğinizi duyar gibiyim. Aslında içimizden bundan daha fazla düşünceler geçiyor da, söylemeye konuşmaya çekiniyoruz. Doğrusu, çocuğumuzla ilgili her şeyi öğreticisi ile paylaşmamız. Bizler çocuklarımızı herkesten daha iyi tanıyoruz. Onlar bizimle yol aldılar. Büyürken yanlarında biz vardık. Nefes alışlarından tutun, nelerden hoşlandıklarını, ilgilerini her şeylerini biliyoruz. Bunları öğretmenleriyle paylaşmamız en doğru olandır. Amacımız, asla öğreticinin işine karışmak değildir. Aksine ona yardımcı olmaktır. Öğretmen çocuğumuzu daha yakından tanırsa öğretimini ona göre düzenleyip tasarlayacaktır.
Bizim yaşadığımız geçmiş bu tip düşüncelere kapalıydı, zihin barkotlarımızda hala geçmişte bize öğretilen yazılımlar yüklü. Bu yazılımları yenilemenin vakti gelmedi mi? Kendi yaşadığımız geçmişi çocuklarımıza yaşatmak zorunda değiliz. Onlarla sohbetlerimize “biz şöyle çocuklardık” diye başlamak yerine, ne istediklerini ve ne düşündüklerini sorarak başlamayı başarmak zorundayız. Zihinlerimizde derin yaralar açan geçmişin eğitim sistemlerinden kurtulmamız gerektiğini bildiğimiz halde, barkotlarımızdan kurtulamıyoruz bir türlü, aynı yaraların onlarda da açılmasına göz yumuyoruz.
Çocuklarımız doğarken yanlarında bir kullanma kılavuzu getirmiyorlar. Bizim öğretilerimiz yön veriyor onların geleceklerine. Çocukluğumuzda kimse yeteneklerimizin, ilgi ve beklentilerimizin neler olduğu yönünde bir arayışa gitmedi. Kimse sevdiğimiz mesleği yapmamız konusunda rehberlik yapmadı; ancak günümüzde ebeveynler olarak yapmamız gerekenleri öğrenme şansına her zaman sahibiz. İçince yaşadığımız çağda çocuklarımız da en az dünyamız kadar hızlı bir değişimin içinde. Onlar da sürekli değişiyor gelişiyor. Çocuklar hakkında bildiğimiz eski yöntemler ve geleneksel yollar artık işe yaramıyor. Teknolojinin yaygın kullanımı hayatın her alanında olduğu gibi çocuk aile ilişkilerinin de boyutunu değiştirdi. Yenidünyanın dijital araçlara duyduğu yoğun ilgi ve gerçek dünyaya karşı yaşadığı umarsızlık, çocuk, aile ilişkilerinde bazı sorunları da beraberinde getirdi. Bu sorunlardan kurtulmak elbette mümkün. Bunu başarabiliriz.
Sevgiyle kalın.