Kanal 26 ekranlarında canlı olarak yayınlanan Hayat Okulu programının bu haftaki konuğu Eskişehir Teknik Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Adnan Özcan’dı.
Prof. Dr. Adnan Özcan, Manisa ilinin Salihli ilçesinde Eylül 1965 yılında maddi imkânları kısıtlı olan 4 çocuklu bir ailenin 2. Çocuğu olarak dünyaya gelir. Başarılı bir öğrenci olan Özcan, hayallerinin ve umutlarının peşinde koşar. Program sırasında kendisine çocukluğunu sorduğumda, “O günlerde buralara gelebileceğimi asla tahmin etmemiştim ama ilkokulda çok iyi bir öğretmenimiz vardı sınıfta en başarılı olanlara her yılsonunda ödül olarak kendi cebinden kalemtraş vb. hediyeler alırdı, o ödüllerden epey almıştım. İlkokulda bizim okulda sabahçı ve öğlenci yani ikili eğitim vardı bir yıl sabahçı diğer yıl öğlenci olurduk. O dönemde öğlenci olduğumuz zamanlarda sabah erkenden okula gidip sürekli oyun oynardık özellikle de futbol. Ekmek arası gibi evden konulmuş yiyecekler de öğle yemeğimizdi,” diye anlatıyor birazda duygulanıyoruz stüdyoda. Lise yılları ise oldukça karmaşık geçmiş, o yıllarda ülkemiz kâbus gibi saran siyasi olaylardan Özcan ve arkadaşları da nasibini almış. Şöyle anlatıyor Özcan,“ 200 sayfalık kimya kitabının bir yıl boyunca ancak 20 sayfası bize anlatılabilmişti. Sınıfımıza her gün üç tane tabanca geliyordu öyle öğrenciler vardı ki sıranın üzerine silahı koyup kitabı açıp kopya çekiyordu. Biz lise ikiye başladığımızda 12 Eylül İhtilali olmuştu. Tabii ki ben dahil tüm öğrencilerin bilgileri eksik olduğu için çok zor bir lise ikinci sınıf okuduk. Lise 2’de bir gün bir öğretmenimiz bunlar üniversite sınavında çıkmış sorular demişti, biz ilk defa o gün üniversite diye bir şey olduğunu oraya gidebilmek için sınava girmemiz gerektiğini öğrenmiştik. Hatta hatta biz liseyi tamamlama aşamasında ülkede anadolu liselerinin olduğunu oralarda ingilizce hazırlık eğitim verildiğini öğrenmiştik,” diyor. Sonrasında ise İzmir’de bir dershanede başlayan yolculuk Anadolu Üniversitesine kadar uzanacaktır. Fen Edebiyat Fakültesi kimya bölümüne başlayan Özcan, dört yılın sonunda 45 kişiden 3 kişinin mezun olduğunu, üçüncü olanın, yani diyor sonuncu olan bendim diye anlatıyor o yılları. Akademik kariyere nasıl başladınız sorumuza ise, “Akademik kariyere, üniversitede lisans eğitiminin ikinci yılında karar verdim ve ona göre çalışmaya başladım. O dönemlerde eğitim çok zordu, herhangi bir dersten ilk yılda başarısız olduğunuzda ikinci yılda da başarısız olursanız doğrudan üniversiteden atılıyordunuz,” diye cevap veriyor.
Akademik kariyer yapmak isteyenlere ne önerisiniz diye sorduğumuzda ise: “Akademik kariyer için çok zeki ve çalışkan olmak yetmez, İngilizce’ye profesyonel düzeyde çok çok iyi hakim olmanız; uluslararası indeksli dergilerde yayın yapabilme kapasitesine sahip olmanız; çok iyi seviyede okuma, okuduğunu anlama ve yazma becerilerine sahip olmanın yanında, yayınlarınızı uluslararası toplantılarda sunabilmeniz ve kendinize yeni kapılar açabilmek için bir o kadar da iyi seviyede konuşma becerilerinin gerekli olduğunu bilmenizi isterim. Alanınızda düzenlenen konferanslara gidecek, branşın öncüleriyle tanışacak, kendi çalışmalarınızı sunabilme kapasitesine sahip olacaksınız. İnternette haberleşip gerçek hayatta bilim insanlarıyla bir araya geleceksiniz. Sosyal medyayıkendi şahsi videolarınızdan ziyade alanınızdaki yenilikleri takip etmek için verimli şekilde kullanmanız gerekecek.
Prof. Dr. Adnan Özcan 59 Yıllık yaşamına nice başarılar sığdırmış, 54 adet bilimsel makalesi, kongre /çalıştay /sempozyumlarda sözlü veya poster olarak sunulmuş 43 bildirisi, ulusal ve uluslararası kongrelerde oturum başkanlığı ve bilim kurulu üyelikleri, dergilerde 100’ün üzerinde hakemliği, 11 adet tamamlanmış ulusal projesi, yurt dışında bir adet kitap bölümü yazarlığı, yurt içinde 1 adet kitap editörlüğü ve 7 adet kitap bölümü yazarlığı bulunmaktadır. Prof. ÖZCAN’ ın eserlerine toplam 5 bin 437 kez atıf yapılmış, bilimsel makalelerinin makale başına atıf sayısı 104,56’dır. Dünyadaki tüm bilim insanlarının eserlerinin değerlendirildiği “h-index” faktörü 32‘dir. Prof. Dr. Adnan ÖZCAN, özellikle “süperkritik ortamda su kullanmadan boyama ve adsorpsiyon yöntemiyle kirlilik giderimi” alanlarındaki çalışmaları nedeniyle 2010 yılında Anadolu Üniversitesinin en prestijli ödülü olan “Bilim ve Teknoloji Ödülü”nü almaya hak kazanmış. Ne diyelim ülke adına, insanlık adına üretmeye devam etmelisiniz değerli hocam.
Sevgiyle kalın.